Analytics

13 Mart 2007

Afiyetler olsun!

Sirkeci’de, birkaç giriş kapısı birden olan Konyalı Restoran’ı İstanbullu hemen herkes bilir. Ben de belki bir on yıldır gitmiyordum, geçenlerde bir uğradık.

Mekân, aynı mekân. Self servis, uzun tezgâhın üzerinden geçerken beğendiğiniz yemeği alıyor, masanıza oturuyorsunuz. Biz Cumartesi 12.00 gibi gittik. Gene her zamanki gibi klasik Türk mutfağından abartısız, ama lezzetli yemekler vardı. Ayıptır söylemesi, 1.5 porsiyon pilavüstü döner, bir porsiyon rosto ve ortaya közlenmiş patlıcan salatası aldık. 30 küsür YTL ödedik. Tamam lezzet falan yerinde ama yine de biraz pahalı buldum ya da pintiliğim tuttu. Bir de keşke köklü geçmişi dekorasyona da yansısa, yani orijinalliğini korusa diye düşündüm.

Oradaki herkes mekanın duvarında asılı bulunan tabelada yazan kuruluş tarihine takılmıştı: 1867… Dile kolay, tam 140 yıl... Babadan oğula geçen bir hukümdarlık gibi. Yemeğimizi yerken, belli ki oranın sahibi diye tahmin ettiğim, yaşını hayli almış bir bey, iki garsonun kolları arasında mekânın arka tarafına doğru gidiyordu, geçerken çok zarif ve samimi bir şekilde “Afiyetler olsun” dedi. Çok hoşuma gitti. Uzun zamandır, bu tür yerlerde duymadığım bir şey. Hoşuma gitti.

Oralara yolunuz düşerse, hödö soslu tavuk, büdü soslu salata yemektense mutlaka bir deneyin derim.

Tarlabaşı’nda bir tabela…

Dolapdere’den Mobilyacılar Sitesi’ne sapıyorsunuz. Kıvrımlı yokuşu tırmanıp Tarlabaşı’na doğru çıkarken hemen sağdaki sokaklardan birinde, bir tabela: Karanlık Bakkal

İnsanın orada durup bakkala gidesi geliyor. Aslında ne kadar ters, ne kadar da arıza bir isim… Ama akılda kalıyor, neden konmuş bu isim diye merak ettiriyor.