Analytics

31 Ocak 2014

Şimdi Rahat Uyu

Cem Adrian... Şeker Prens ve Tuz Kral'dan "Şimdi Rahat Uyu"... Annem huzur fısıldıyor gibi... Ninni gibi...

Fazla söze gerek yok, gözlerini kapat ve dinle...




Nero-Zero denklemi

Caffe Nero
Görsel, Caffe Nero'nun web sitesinden... Bayıldım :-)

Tam bir kahve manyağıyım. Özellikle de espresso...

Olur da İstanbul dışına çıkmışsam ve etrafta espresso içecek bir yer yoksa, hamile kadının aşermesi gibi bana bir haller oluyor. Hiç abartmıyorum, eve adımımı atar atmaz ilk yaptığım espresso makinasını çalıştırmak oluyor. Öyle bir manyaklık işte.

Bizim ofis Maslak'ta. İş merkezinin hemen altında da Caffe Nero var. İlk gördüğümde havalara uçmuştum, "Oh ya sabah-akşam soluğu burada alırım." diye. Amma velakin...

Bugüne kadar, Nero'nun birçok farklı şubesinde kahve içmişliğim var; bu yüzden de bu duruma daha da çok gıcık oluyorum. Bugüne kadar bu şubeden en az 300 espresso içmişimdir. Bu üçyüz kahvenin, abartmıyorum en fazla 10 tanesi için "Bu espresso tamam!" demişimdir. Bakın süper falan demiyorum, ortalama espresso diyorum. Kalan 290, gerçekten de vasat bile değil, eski elişi öğretmenimin deyimiyle "rezaletin son perdesi" şeklinde içiliyor. Hadi espresso'yu geçtim, filtre kahvesi ve hatta Türk kahvesi bile tam bir felaket. Üstelik sadece ben mızmızlık yapmıyorum, tüm arkadaşlarım da aynı dettten muzdarip.

Tamam öğlen saatleri kalabalık, tamam çok yoğun bir bölge falan falan da böyle bir global markanın hiç mi standardizasyon tecrübesi yok. Başka semtlerdeki şubelerinde aynı kahvelerden içiyorum, nedense böyle bir sorunla karşılaşmıyorum. Kullandıkları kahve kalitesini de beğeniyorum, eve defalarca aldım, hiç kötü bir sonuç çıkmadı.

Karşılaştırmayı sevmiyorum ama bugüne kadar en az yüz kez farklı bir Starbucks'a gitmişimdir, bir kere bile yahu ne berbat bir kahve dememişimdir. En azından kalitede bir ortalama tutturuyorlar.

Elemanlarını kötülemek falan değil amacım, zira tam tersi çok özverili çalışıyorlar. Acemi elemanlardan kaynaklanıyor diyeceğim, o da değil, "Bu tamam!" dediğim espressoların 4-5 tanesi bu acemi baristalardan çıkmıştı valla da billa da :-) Ben sorunun tamamen standardizasyondan kaynaklandığını düşünüyorum.

Hadi çözün bu sorunu da kahve keyfimiz yerine gelsin :-)

30 Ocak 2014

Bence Barselona...

El Born, Barselona

  • Hayatımın ilk yurtdışı deneyimi; toplamda 4 ziyaret...
  • Sangria...
  • Kızarmış Yeşil Biber...
  • Domatesli ekmek, bulduğun her yerde...
  • 7 Portes’de Paella...
  • Acıktıkça, gir bir tapas bara...
  • Cal Pep’de sıra bekle, ne önerirlerse ye... En sona mutlaka Crema Catalana tat...
  • El Born, Barri Gotic’deki tüm dükkanlara ve pasajlara dal...
  • Havalı markalar ve mağazaların toplandığı Passaige de Gracia’da yürüyüş yap,  ev dekorasyonu mağazası Vinçon’da mola ver...
  • Sokakta yürürken kafayı hep yukarıda tut ve birbirinden güzel, bakımlı Pera misali binalara seyre dal...
  • Michelin yıldızlı Lasarte’de havalı ve benzersiz lezzetleri tat...
  • Alaire Teras Bar’da Barselona’yı seyret, gitmişken domatesli ekmeklerini hiç affetme...
  • Gaudi mimarisini görüp afalla; Sagrada Famillia Katedrali’ni görünce de kafayı ye...
  • Yine Gaudi’nin Casa Batlio ve Casa Mila’sını da görmeyi ihmal etme …
  • Picasso Müzesi’ni git, “Bu nasıl bir tutkudur kardeşim!” de…
  • 4-5 günün sonunda kös kös İstanbul’a  dön…

Nokta.
 




29 Ocak 2014

Bize böyleleri lazım...

Kantin, Nişantaşı

Bilmediğin; hiç tanımadığın bir insan ve hatta niye daha önce tanımamışım diye hayıflandığın... Mekanına bir kez bile gitmedim. Ayıp, çok ayıp biliyorum. Hatta işin komik tarafı, onu  bir arama yaparken bloğundan tanıdım. Hâlâ tanımıyorum, tanışmıyorum yani.

Ekmekle ilgili yazdığı günlük ile tanışmış oldum, sonra bir başka yazı, bir tane daha, bir tane daha derken okudukça hayranlığım arttı.

Bu aralar tutkuya ve tutkulu olana bir takıntım var, kabul ediyorum. Bu hayranlığın müsebbibi de bu tutku, iyi biliyorum. Dışarıdan baktığında alt tarafı yemek tarifi kardeşim, amma da abarttın diyebilirsin ey sevgili okur. Değil valla değil, karabiber, kişniş, bonfile, ekşi maya mütevazı ama edebi bir tutkuyla birleşiyor yemeklerde. Valla her tarifi okurken “deli bu kadın” dedim. Bir insan bu kadar mı güzel bir iletişim kurar bir yemekle, bu kadar mı güzel ve sade ifade eder yemekle hal hamur oluşunu. Her tarif, hatta aramın hoş olmayacağını düşündüğüm bir kaç tarif bile burnumun direğini sızlattı valla.

Kim mi? Şemsa Denizsel. Hani Nişantaşı’ndaki Kantin var ya. Hah işte onun işletmecisi ve sanırım sahibi. Tamam cahilim biliyorum. Tamam çok ayıp... Hiç bir şey için geç değildir diye avunuyorum ne yapayım.

Valla ne yapın edin, benim gibi siz de tatmadıysanız ya da tanışmadıysanız önce bir siteyi ziyaret etmekle işe başlayın derim. Şöyle bir tarifleri okuyun önce, sonra da bir uğrayın isterseniz.

Valla ne yalan söyleyeyim sitedeki tarifleri okuduktan sonra, şöyle bir fantazim oluştu: Masaya oturacağım, hiç konuşmadan (çünkü utanırım) ard arda tabaklar gelecek, yiyeceğim ve selamımı çakıp “Hoşçakal” diyeceğim. Ne diyorsunuz çok mu şey istedim?

http://www.kantin.biz/
Adres: Akkavak Sokağı 30, Nişantaşı - İstanbul
Tel: 0212 219 31 14

Blog içinKulaktan Dolma Tarifler

28 Ocak 2014

1 Liralık malın 40 yıl hatırı varmış

Paşabahçe

Aslında benim için iyi bir marka sadece sattığı ürünle değil, satış sonrası verdiği destekle belli olur.

Bir yirmi yılı rahat vardır, köprünün üzerinden çok sular aktı amma... İstiklal Caddesi’ndeki Benetton mağazasından bir çanta almıştım. Sanırım iki ya da üç kullanımdan sonra fermuarı bozulmuştu, ben de soluğu mağazada almıştım. Oradaki tezgahtara, şimdiki havalı tabiri ile satış danışmanına derdimi anlattım, suratı değişti, sonra belli ki oranın kıdemli bir bayan arzı endam etti. Yüz ifadesi, konuşma şekli, sorduğu sorulara baksanız, zannedersiniz ki orada hırsızlık yaptım, beni de yakalayıp önüne getirdiler. Alt tarafı bir fermuar değişimi yapacaklar. Çantayı evirdi, çevirdi. Baktı ki kondisyonu cillop; sinirlene sinirlene aldı çantayı. Bir ay bekledim de çanta tamirden geldi, çanta heba oldu anlayacağınız. Al sana müşteri memnuniyeti.

Diğer taraftan iki ay önce Paşabahçe’nin Maslak mağazasına uğradım. Geçen sene aldığım gaz yağlı kandillerin fitiline ihtiyacım vardı. Üzerinden bir yıl geçmiş, ilgili ürün bile raftan kalkmıştır; fitili nereden bulacağım diye korka korka girdim içeri. Neyse, oradaki bir görevliye derdimi anlatınca, telefon numaramı istedi ve getirteceklerini söyledi. Açıkçası hiç umutlu değildim, çıkarken “sen bunu unut, başının çaresine bak” dediğimi hatırlıyorum. Şaka gibi, ertesi gün telefonla arandım, gayet nazik bir bayan fitili getirttiklerini ve istediğim zaman gelip alabileceğimi söyledi. Şaştım kaldım. 1 Lira’yı verip kandillerime kavuştum.

Kocaman bir aferin Paşabahçe'ye☺

27 Ocak 2014

Afyon Kahvaltı Sofrası, Ataşehir

Afyon Kahvaltı Sofrası, Ataşehir

Metrelerce uzanan brunch servislerinde sıra beklemekten yorgun düşenlerle, transparan iki dilim peynir ve uyduruk bir salamın ancak mikroskopla görülebildiği afili kahvaltı tabaklarıyla vakit kaybetmek istemeyenler için birebir. Sabah 07.00 gibi açılıyor. Kaçta giderseniz gidin hep kalabalık ama servis ultra hızlı. Tık tık geliyor masanıza her şey, bir de bakmışsınız ki hesabı ödüyorsunuz.

İki gündür midesine lokma girmeyenler için tek kahvaltı tabağı tamamdır, ama çok aç olmayan iki kişi için ortaya tek tabak yeter de artar bile. Yanına bir de söğüş domatesi ile o bayıldığım çıtır çıtır tatlı sivri biberi bir de tavada sucuk, ha bir de bir de bal-kaymak tamamdır.

Kahvaltı tabağı tıka basa peynir dolu geliyor. Özellikle az tuzlu mihaliç peyniri ile dil peyniri favorim. Kaymaktan bahsetmeyeceğim bile. Mekânın adı anlatıyor her şeyi.

Manzara falan aramayın, 32 dişi ağızında evet efendim sepet efendim garsonları ise hiç. Hızla süpürün tabağınızda ne varsa ufaktan ikileyin.

İstediğiniz peynir zeytin ne varsa satın da alabiliyorsunuz, fiyatlar market rayicinde.

“Oh be ne doyduk kardeşim” demek için bir uğrayın derim.

http://www.afyonkahvalti.com/
Adres: Atatürk Bulvarı Ata 4/4 Çarşı No: 5, Ataşehir
Tel: 0216 456 79 11

24 Ocak 2014

Bir sesin; kelimenin peşinden gitmek...

Lizbon'a Gece Treni, Pascal Mercier

Hayatta kendimle ilgili en hayıflandığım şey belki de pek tutkulu bir olmamam. Yok yok, samimi olmadı bu; baştan alıyorum: Önünü arkasını düşünmeden balıklama daldığım bir tutkum hiç olmadı. Bu yüzden de etrafta tutkunun t’sini görsem hayıflanarak bakarım.

Belki de Lizbon’a Gece Treni beni bu yönüyle etkiledi. 

Aslında onunla aylarca kitapçılarda göz göze gelmiştim. Kapak tasarımı bende ‘best seller’ izlenimi oluşturmuş olmalı ki hep uzak duruyordum. Sonrasında fikrine ve zevkine çok güvendiğim bir arkadaşım önerince, kelimelerin dünyasına yolculuk başladı.

Sürprizi bozulacak diye gideceği filmin fragmanını izleyemeyen biri olduğum için kitap hakkında pek ser verip sır vermeyeceğim. Kelimelerin ardından göz kırpan bir hayatın peşine takılmak ve hiç tereddüt etmeden mıhlanmış bir hayatı altüst etmeyi göze almak (olumsuz manada değil) bu kitabı başlı başına okumak için yeterli diyorum. Çeviri çok başarılı, karakterler çok iyi betimlenmiş. Garip bir huzur verdi kitap bana.


Nokta.


Orijinal isim: Nachtzugnach Lissabon
Yazar: Pascal Mercier
Çeviri: İlknur Özdemir
Ayrıntılı bilgi içinKırmızı Kedi Yayınları


Kul mu kul Le Cool Magazine

Le Cool Magazine'in bu sayısının kapak tasarımı Umut Deniz Tekin'e ait. Bayıldım :-)

Ne kadar önce karşılaştım bilmiyorum. 7-8 yıl önceydi sanırım.Tabii o zaman iş gözlüğü ile baktığım için kıskana kıskana kaçamak bakıyordum. Le Cool Magazine, İstanbul edisyonu. İlk sitesini gördüm, sonra üye olduğum için gelen e-bültenlerini... 

Her sayısı özenli; İstanbul’a dair seçme rafine öneriler sıralıyorlar. Valla ben arada siteye girip hastası olduğum Barselona önerilerine de bir bakıyorum J

Tam emin değilim de her sayıda kapağı başka bir tasarımcı hazırlıyor. Bu sayının kapağı Umut Deniz Tekin’e ait. Sevdim. Ahan da iş tam yukarıda.

Hülasa, siteye bir girip üye olun...

Tenk yu J

Le Cool Magazine


Umut Deniz Tekin’e sormuşlar






22 Ocak 2014

Ardışık Totemler ve Diğer Hikayeler by Rafet Arslan

Ardışık Totemler ve Diğer Hikayeler by Rafet Arslan

Rafet Arslan'ın Babil Kitaplığı 2: "Ardışık Totemler ve Diğer Hikayeler" G-art'ın yeni mekanı, Beyoğlu Kumbaracı Yokuşu'nda 24 Ocak- 22 Şubat tarihleri arasında... 

Fazla bık bıka gerek yok, gidin, görün, feyz alın. 

Sevdim... 

Ayrıntı ve diğer detaylar içinhttp://www.g-artgaleri.com


Fevzi Hoca; balık mis, manzara nefis... Part III

Fevzi Hoca, Çekmeköy

Fevzi Hoca, Şile yolu üzerinde, yeşilden nasibini almış Trabzon Park içerisinde. Parkın en üst tarafında. Araçsız zor. Kapısına yanaşır yanaşmaz hemen gelip aracı parkediyorlar.

İçerisi çok büyük, adeta restoran fabrikası gibi :-) Standart bir dekorasyon. Hava müsaitse, bahçe tarafı şiddetle tavsiye. İstanbul'un kalan birkaç uçsuz bucaksız yeşiline kuşbakışı bakıyor.

Servis seri. Masaya oturur oturmaz hemen turşu, mısır ekmeği vs. geliyor. Fazla çeşide boğulmadan direkt balık olayına dalmanız tavsiye. Hamsi tavasını, mezgitini ve lüferini denedim, gayet iyiydi. Mıhlama da hiç fena değildi.

En bombası da yemeğin üzerine ikram ettikleri ılık ılık laz böreği, cevizli sarma ile meyve.

Haftasonu hiç sevemediğim -sevenler için epey bir çeşit var- açıkbüfe brunch olayı var. O yüzden katmerli bir kalabalık oluyor. Genelde saat 12.30 civarı gidilince etraf sakin.

Benim gibi, bir sürü mezeden sonra balığa yer bırakmayan balık lokantaları ile başı hoş olmayanlar için süpper. Balık krizinin gayet güzel hakkını veriyor.

İçki servisi yok maalesef. Tam bir sağlıklı balık ziyafeti çekiyorsunuz anlayacağınız. Başlangıç, salata, balık ve içecek aldığınızda ortalama 80 TL ile masadan kalkarsınız.


http://www.fevzihoca.com.tr
Adres: Ihlamurkuyu Mah. Bülbüldere Cad. Çırçır Ormanı içi, Ümraniye - İstanbul
Telefon: 0216 611 61 61

Not: Bu arada park içerisinde birçok Karadeniz menşeili restoran var. Et lokantaları ve pideciler ağırlıkta. Onları da bir denemekte fayda olabilir.