Analytics

14 Eylül 2006

Araba kullanmak akıl kârı değil vesselâm!

Bizim evin köşesinde taksi durağı vardı, durakta da yeni başlayan bir şoför. Arada rast gelirse şirkete falan onunla giderdik.

İnanılmaz sakin bir yapısı vardı; insana huzur veren ve yolda olduğunu unutturan… Tıngır mıngır, yavaş yavaş araba kullanıyordu. Arada, onun aracı durakta görünce acayip seviniyordum, oh ya bu sabah da rahat rahat işe gideriz diye…

Epeydir görmemiştim, geçenlerde rast geldi, sevinçle kurulduk koltuğa… Daha tam arkamızı yaslamıştık ki ok gibi sokağın köşesinden sinyal minyal vermeden fırladık. Korna sesleri eşliğinde yola koyduk. “Olur böyle vakalar, Türk polisi yakalar!” diye ben istifimi hiç bozmadım.

Ardından dikiz aynasından bir göz göze geldik. Baktım bizim şoför efendi gitmiş yerine bir canavar gelmiş. Gözler fıldır fıldır, fer fecir okuyor. Fiko ile şöyle bir bakıştık, tamam bu da kıvama gelmiş diye…

Bizimki yol boyunca anlı şanlı taksi şoförlerimizin yokluğunu hiç aratmadı. Girilecek en küçük bir aralığa girdik, daha lamba yeşile döndü dönecek derken kornalara bastık. Önümüze gelene üç tekme yaptık. Zannedersiniz ki Şişli Etfal’e acile yetiştik.

Sonunda şirketin önünde indik, bir tek bozuk para diyalogu yaşanmadı, onun dışında her şey tamdı. Ruhumuzu koltuklara teslim ettikten sonra, sinirlerimiz alınmış bir şekilde şirkete yollandık.

Antidepresana ve psikiyatrlara alternatif: Taksi şoförlerimiz… Valla onu bunu bilmem, elimde altı yıllık kapı gibi ehliyetim var. Ama bir türlü direksiyonla teşerrüf edemedi garibim. Öyle cüzdanın içinde kuzu gibi yatıyor.

Geçen sene Fiko sürücü kurslarının yolunu tutunca ben de epey bir heveslenmiştim fırsat olmamıştı. Ama şimdi sorsanız, arkama bakmadan kaçarım.

Ehliyetini kapan kendini yollara vuruyor diye kızıyor herkes. Ama insanoğlu da bu mereti nasıl geliştirecek kullanmazsa... Tabi sadece kullanmakla bitmiyor iş, bir de bizim “Türk, öğün, çalış, güven!” şeklindeki zıpkın gibi şoförlerimizin baskılarına nasıl dayanacak? Adamlar hayatın tüm acısını senden çıkarmanın peşinde.

Sürücü kurslarında meğer boş şeyler öğretiyorlarmış bize... Siz, bir tanesini doğru düzgün uygulayanını gördünüz mü İstanbul yollarında? Uygulamaya çalışanı da bezdirip kendilerine benzetiyorlar.

Yol vermek, kırmızıda durmak, önde 10 cm yol varken temkinli davranıp boşluğu doldurmamak, sinyal vermek… Bunlar boş işler… Bas kornaya, yap el kol hareketlerini olsun bitsin. Baktın korna, el kol hareketi ve küfürden anlamıyor, durdur arabayı orta yerde, kap levyeni, Allah Alah diye giriş karşındakine! Oh, be dünya varmış!

Valla, İstanbul’da araba kullanmak akıl kârı değil. Koltukta yolcu olmak hiç değil!

1 yorum:

  1. Efendi sürücülere öyle çok ihtiyacımız var ki... Herkeste bir tahammülsüzlük, dünya sadece benimcilik. :)

    YanıtlaSil