Analytics

30 Ocak 2006

“Eski kaşarın ta kendisi!”

Kurtuluş’u Feriköy’e bağlayan Baruthane Caddesi’nde birkaç yıl oturdum. Hani gönül adamı diye tabir edilen kişiler vardır ya, ismini şu anda hatırlamıyorum cadde üzerinde küçük vitrinli şarküteri dükkânın sahibi de tam bu tanımlamaya uyan birisiydi. Bir kere pastırmadan peynire hiçbir ürün makinede kesilmiyordu, ama kesilenlerin inceliğini görünce de mevzuyu hemen kapıyordunuz. Telaş hiç yoktu bu dükkânda... İsterse 40 kişi beksin, o hiç istifini bozmadan yavaş yavaş işini yapıyor, bir yandan kesip bir yandan da size tattırıyordu. Geniş zamanların adamıydı vesselâm, pakette muhakkak kâğıt ve keten iplikle yapılıyordu, paketin alt zeminine de kalın mukavva. Hesap-kitap işleri de sizin ellerinizi öpüyordu.

İş bitmeye yakın, saman kâğıdını size uzatıyor, yaz kızım, hesapla kızımla diyerek kendi hesabınızı kendiniz yapıyordunuz. Beklerken de puro ikramını unutmamak lâzım. En sıkı Küba purolarını taş çıkarır bir lezzete sahipti o, tabi kalben… Hatırlıyorum da bende misafir olan bir arkadaşımı bu dükkâna yollamıştım… Tamam, gecikeceğini biliyordum ama baktım 1 saat falan geçti ortada yok. Meraklandım, arkasından gittim, Meğer bizim gönül adamı ona da puro ikram etmiş. Bizimki de aç karnına içince fenalaşmış, kendine gelmeyi bekliyordu.

Bu arada dükkânın “Eski kaşarın ta kendisi” gibi kendine öz reklâm sloganlarını da unutmamak lâzım... Sonra, bir anda kapandı gitti. Ama hâlâ o dükkândaki en küçük bir ayrıntıyı bile çok iyi hatırlıyorum diyebilirim.

1 yorum: